English version

Başlarken: 

Temel olarak ıssız ada kavramı hep bir ütopyayı anlatmak için kullanılır; ben sadece kadının tüm baglarından (toplumsal, duygusal, içgüdüsel) kurtulmayı başardığı anda nasıl davranacağını sorgulamak için kullanılabilecegini dusundum (basit ama kesin bir yalıtkan olarak).

Ama bunu da tek bir bakış açısından değil, ilk perdeyi bir serim asamasi olarak ortak birakip, ikinci perdede "danscinin kendi bakis acisina göre" farkli sonuclara varacak 3 veya daha fazla sonu olan farkli farkli gösteriler olarak hayal ettim. Yani pespese gunlerde ve hatta farkli farkli danscilarca yorumlanabilecek en az 3 farkli gösteri, ama aslinda hepsi tek bir is.

Elbette isin icine projeksiyonlar, video, sahne içi kamera ve slayt turu unsurlar girince gerceklestirmesi oldukca zor bir proje olacak gibi ama kimbilir belki bir gun gerceklestirilebilir.

 


Asia'nın Adası
(Disiplinler arası sahne performansı)

Sinopsis

6 kişilik neşeli kolej öğrencisinden oluşan bir gezi ekibi ile başlayan yolculuk Sun Odyssey 49i model lüks bir yelken teknesi ile sürdürülmektedir. Rota Honolulu'dan Salamon Adaları üzerinden Papua Yeni Gine- Port Moresby'e doğru çizilmiş 4,000 deniz millik bir macera gibidir. Önce okyanus ile mücadele, sonrasında da Salamon Adaları ve sonra da Papua Yeni Gine'de eğlence, keşif dolu günler hedeflenmektedir. Asia yolculardan biridir. Babası tam bir denizci olduğu için kızına da mitolojik Okeanos'un kızı Asia'nın adını vermiştir 21 yaşındadır.

Ancak yolculuğun daha beşinci gününde büyük bir fırtına kopar ve teknedeki elektrik sistemi tamamen bozulur, yelkenler kısmen parçalanır ve tekne kontrolsüzce sürüklenmeye başlar. Herkes korku ile can yeleklerini giymiş, boyunlarına su geçirmez çantalar asmışlar fırtınanın dinmesini bekliyordu. Çantaların içinde bir kaza anında gerekli olabilecek birkaç öteberiyi ve 2 litre su ve birkaç konserve vardı.

Dehşet içindeki bu yolculuk 2 günden fazla sürer ancak herkes bunu aylarca sürmüş gibi hisseder, dehşet içindedirler. En sonunda dev bir dalga herşeyi bitirir, tüm tayfalar bir yere savrulur ve tekne parçalanarak batar.

Karanlık ve sessizlik başlar. Asia kendinden geçer uyandığında kavurucu güneş altında bir sahile vurduğunu görür. Bitkindir, zorlukla yürüyerek sahile çıkar ve bayılır. Gün batar ve doğar. Uyandığında bir atolün içinde kalan küçük bir kumsalda olduğunu görür. Çantasından su çıkararak kana kana içip 1 parça çikolata yemiş ve yavaş yavaş kendine gelmiştir.

Hemen tekneden ve arkadaşlarından bir iz aramaya başlar, bulunduğu sahilde ağlayarak koşmaya ve isimlerini çağırmaya başlar. Bir süre sonra bitkin düşer zira kimse yoktur. Hiçbir iz yoktur. Yalnızdır.

Çantasını çıkarttığı yere döner o anda kendisinin farkına varır ve kendisi için endişenlenmeye başlar. İlk defa kendi etrafını inceler ve nerede olduğunu anlamaya çalışır. Çantasından GPS'ini çıkartır ama su alıp bozulmuştur. Küçük telsizi ve acil durum sinyal cihazı da aynı şekilde su almış ve çalışmamaktadırlar. Çalışan aletleri, çakmak taşı ve çelikten oluşan ateş yakma seti, olta takımı, mekanik bir pusula ve büyük boy bir çoklu çakıdır. Ayrıca az kalan suyu ve 4 tane konserve ile 6 tane çikolatası vardı.

Güneş batmak üzeredir. Sahilin hemen dibinden başlayan ağaçlıkta bir yerde uyuyacak şekilde hazırlık yapmalıdır. Bilinci yerinde olarak geçireği ilk geceye hazırlanmalıdır. Bitkindir. Bir ağacın alçak gövdesine topladığı çalı çırpı ile yatağını yapar. İnce uyku tulumunu çantasından çıkartır ve yatar. Kendisine korkunç gelen bir çok ses içinde dehşet doludur ancak çok da bitkindir, uyur.

Aradan 1000 gün geçer. 1000 gündür hep aynı şeyleri yapmaktadır. Bir adada kalmıştır. Adada su ve meyve boldur. Ekvatora çok yakın bir adadır zira gun ve gece neredeyse birbirine eşittir. Üstü başı parçalanmış saçlarına bakım yapmak zor olduğu için olabildiğince diplerinden kötü bir şekilde kısacık kesilmiştir. Sürekli denizde ve derede yüzmekten teni bronz ancak pırıl pırıl parlamaktadır.

1000.nci gününde bir parti/kutlama/rituel yapmaya karar verir zira 1000 gün hep gelecek bir gemiyi veya kurtarma ekibini, hiç değilse yakın adalarda yaşayan balıkçı yerlileri beklemiş ancak sonunda bunların gelmeyeceğine inanmıştır. Artık durumu kabullenmesi gerektiğini anlar ve artık sonsuza kadar orada yaşayacağı fikrini kabul edecek ve bundan sonrası için ne yapacağına, nasıl yaşayacağına kadar verecektir.

Bu aşamadan sonra ise hikayenin seçimli kısmı başlıyor. Yani ruh hali ve kadının karakterine göre alınacak kararlarla farklılaşan öykükün ikinci kısmı burada başlar.

Seçim 1-Mutlak Özgür:

Mutlak özgürlük algısına kavuşur. Salt kadın olarak değil insan olarak özgürlük algısına kavuşur. Toplum içinde varolmak, üremek için çiftleşmek, aşık olmak, illa birilerini veya birşeyleri sevmek, hep belli güdülerle birşeyler yapmak dışında sadece insan olarak, salt kendi için yaşamak, salt mutlu olmak için yaşamak. Hayatını hiçbirşeye adamamak, yaşamın kendisini olabildiğine içine çekmek ve her an daha özgür, her an daha farkında, her an daha mutlu olmak.

Hiçbirşeyi özlemesi gerek olmadığını anlar. Acıkınca istediği gibi yer, canı isteyince yüzer, şehvet duyguları benliğine hakim olunca fiziksel rahatlama için masturbasyon yapar, istediği zaman çığlık atar, istediği zaman koşar veya yatar.

Ne ana olmaya, ne soy devam ettirmek için fedakarlık yapmaya ihtiyacı vardır. Doğaya uyar, doğada kaybolur ve erir. Mutluluğun cisim bulmuş halidir.

Bir gece kumsalda yatarken muhteşem gökyüzündeki yıldızların arasında kaybolduğunu hisseder ve yüzünde muhteşem bir gülümseme belirir ve sonsuzluğa kavuşur gider.

Seçim 2-Umutsuz Tutsak:

Yalnızlığını artık kesin olarak kabul eder ve bir ağlama krizine tutulur. Artık geçen her an onun aşka, dostluğa ve şevkate olan ihtiyacını dayanılmaz boyutlara çıkartmaktadır. Özlemler, özellikle de bir çocuğa duyulan özlemler her an ruhunu kemirmektedir. Adadaki doğal yaşamda gözlediği hayvanların oynaşmaları, yavrulamaları ve onlarla ilgilenmeleri acı vermeye başlar. Güdülerinin ve bugüne kadar ki yaşamında toplumdan aldığı eğitimin tutsağıdır sanki.

Ne güzel gün batımları, ne muhteşem şafaklar, ne lezzetli meyvalar, ne bu cennet, ütopik güzellikteki ada, hiçbiri zevk vermemektedir. İçgüdüleri üremesi gerektiğini, sevilmesi, korunması gerektiğini söylemekte ancak bunların hiçbirine sahip olması ihtimali bulunmamaktadır.

Bir gece kumsalda yatarken muhteşem gökyüzündeki yıldızların arasında bir zerre kadar bile varlığı olmadığını hisseder, kalkar, denize doğru yürür. Ilık suya kendini bırakır iki damla gözyaşı kendisi ile birlikte suya karışır suya erir, yokolur gider.

Seçim 3-Savaşçı:

Kadın geçen zamanda bir savaşçıya dönüşmüştür. Dişilik, analık, kadınlık umurunda bile değildir. Tüm adaya hükmetmek ister. Sanki asırlardır süren ikinci sınıflığı kırıp bu adada kendi imparatorluğunu kurmuş gibidir. Çitler, evler, tarlalar yapar. Hayvanları ehlileştirir, ehlileştiremedikleri tutsak eder veya öldürür.

Hatta kendine göre bir din bile bulmuştur. Dolunay kendisine büyük bir coşku ve heyecan verdiği için onu tanrısı ilan etmiş ve her dolunayda tanrısına hayvanlar kurban etmeye, sahilde yaktığı büyük ateşin etrafında dans ederek tapınmaya başlamıştır.

Karşısına çıkacak her orduyu yenebileceğini anladığı zaman kendisini kuşatmış son düşmanla savaşmaya karar verir, okyanusla. Uzun uğraşlarla ve yaptığı ilkel taş aletlerle bir ağaçtan bir tekne yapar, üzerine belli süre yetecek kadar yiyecek ve içecek koyarak yıldızlı bir gecede, denizin en sakin olduğu saatte bir daha hiç dönmemek üzere imparatorluğunu terkeder ve okyanusu yenerek en büyük zaferini kazanmaya doğru yola çıkar.

Seçim 4-Dansıçın seçimi:

 

Öngörülen sahne tasarimi:
Sahnenin üc tarafı projeksiyon yansıltılacak perdelerle kaplı (sağ ve soldaki perdeler ortadaki perdenin tam yarısı kadar buyuklukte ve buyuk perdeyle 110 derece civari aci yapacak sekilde konulmus). Perdelere goruntu yansitacak 3 adet projeksiyon cihazi ise sahnenin orta ustunde yeralacak.

Ortadaki perdenin tam ortasında en üstte ve yerde, görünmeyecek şekilde iki kamera bulunup doğrudan dansçının oturacağı belirli bir yere odaklı olarak ayarlanmış durumdadir. Ayrıca sol perdede alttan, sağ perdede de üsten sahnedeki belli yere odaklı Performans süresince dansçının oturup engin denize baktığı veya gökyüzünü seyretti sahnelerde onu detaylı olarak orta perdeye veya gerekli duruma göre, açılara göre yan perdelerden birisine yansıtan kameralar mevcut.

Yani sahnenin 3 tarafini kaplayan bu perdeler ile video sunumlari ve kamera aktarimlari sirasinda izleyiciyi 3 boyutlu olarak adanin ortasinda gibi hissettirmek hedefleniyor.

Öngörülen akış:
Sahne 1

Birinci perdede dansçı eğlenceli bir kalabalık içinde (6 kişilik arkadaş ekibi) eğlenceyi, heyecanı ve engin denizlere yapılacak olan mutluluğu anlatırken perdelerde tekneyi, içini, diğer arkadaşları hep bu 3 perdede görüyoruz. Rotayı da yine Google Earth üzerinden oluşturulmuş görüntülerle yine bu perdelerden özellikle de orta perdeden görüyoruz.

Dansçı elindeki bir atlastan Papua Yeni Gine'yi inceledikçe buraya ait görüntüler dansçının bakış açısında kalan perdeye yansıtılıyor. Yine aynı şekilde teknenin hareket edeceği Honolulu'nun görüntüleri de dansçının arka tarafında kalacak perdede yeralıyor.

Yolculuğun sakin geçen başlangıç kısmındaki zevk ve eğlence de dansçının anlatımına paralel olarak muhtelif açık deniz ve yelken videolarının 3 perdeye birden uygun açılarla yansıtılması ile anlatılıyor.

Fırtına anı ise yine benzer şekilde seçilmiş videolarla anlatılıyor. Koreografi ile videolar paralellik arzedecek şekilde oluşturuluyor. Yan perdelerden birisinde dansçının çocukluğundan başlayarak fotoğrafları peş peşe görüntüye gelir (hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor yani).

Sahne kararır ve dansçı sahneden çıkıp çantalı perişan haline bürünürken görüntüler olayı anlatmaya devam eder.

Dansçının dalgalar arasında can yeleği ve acil durum çantası ile yüzmesi, bitkin ve yarı baygın bir şekilde sahile vurması ve kendini zorlukla denizden çıkartıp sahilde bayılması da orta ve sağ sol perdelerden koordineli olarak anlatılır.

Sahne karardıktan sonra dansçı fiziki olarak ıslak, perişan ve bitkin olarak sahneye gelir ve orta ve yan perdelerde koordineli nefis bir gün doğumu ile sahne yavaş yavaş aydınlanır.

Asia artık adadadır ve seyirci de adanın nasıl bir yer olduğunu görmektedir perdelerde ve neredeyse 3 boyutlu olarak.

Dansçı sürekli takip eden hareketlerle (ağaç topla, meyva topla, balık avla, ateş yak, yemek ye, uyu, uyan, denizi seyret, adayı gez) zamanı geçirir, arka taraftaki goruntuler ise cok hızlandırılmış şekilde biteviye olarak gün doğumu, dalgalar, bulutların hızlı geçişi, zaman zaman yağmur, gün batımı, yıldızlar, zaman zaman ay doğuşu şeklinde geçerek akan zamanı belirtir.

Sahnenin sonunda Asia aynı zamanda sığınağı da olan ağaç parçasına çakısıyla bir çentik atar ve "1000 olmuş, tam 1000 gün olmuş" der ve tamamlar "anlaşıldı artık buradan gidemeyeceğim ve birinci perde biter.


Sahne 2:

Tüm setup aynı olarak devam eder ancak buradaki sahnelerde yavaş yavaş kamera kullanımları devreye girmeye başlar. Yıldızları seyretme, denizi seyretme, kendi kendine konuşma sahneleri genelde seyirciye arkası dönük olarak ve kameralardan yararlanılarak gerçekleştirilir.

Final sahnelerinde de özellikle kamera görüntüsü ile hazır görüntülerin mixlendiği projeksiyon efektleri ağırlıklı olarak kullanılır.


Sonuç:

Bu işte sorgulanmak istenen Robinson Crusoe'deki gibi bir ütopyanın doğuracağı sonuçlar değil, bir kadının kendisini oluşturan ve bağlayan tüm kural, durum ve etkilerden kesin olarak kurtulursa nasıl davranacağıdır.

Erkeğin ne yapacağı az çok kestirilmiştir. Kendi imparatorluğunu kuracak, kadınsız da olsa sanki kadın varmış gibi bir medeniyet oluşturmaya gayret edecektir.

Kuvvetle olasıdır ki korkma özgürlüğünün doyasına tadını çıkartacak, istediği gibi korkacak, ağlayacak, kimseye bir şey ispatlamaya çalışamayacağı için kendi kendi ile yarışarak alıştığına yakın bir hayatı oluşturmaya çabasında olacaktır.

Ama kadın çok farklı ve kestirilmez. Belki çoğu kişi seçim ikideki gibi bir devam bekleyecektir. Ben şahsen seçim birdeki gibi bir çıkış bulacağına inanıyorum kadının. Ama hiç belli olmaz belki de seçim üçteki gibi vahşi bir savaşçıya da dönüşebilir kadın, kendini bağlayacak hiçbir engel kalmayınca önünde.


Vagabond'un notu: Bu yazıdaki tüm fikir, tasarım ve görüşler kaynak belirtmeksizin istenildiği gibi kullanılabilir, kısmen alıntı yapılabilir veya bütün olarak faydalanılabilir. Izin alınmasına, bildirim yapılmasına gerek bulunmamaktadır.


Geri Dön ----- Mesaj Gönder