Düdüklü Tencere:

Ne tuhaf bir mutfak aygıtıdır bu düdüklü tencere. Basınçla pişirir yemekleri, düdüğü ötünce aslında fazla basıncını tahliye eder de maazallah bir patlamayı önler. Çocukluğumuzda az mı duyardık bir komşunun yeni tenceresinin patlayıp da hem mutfağı hem de etrafını nasıl dağıttığını ve Kevser teyzenin nasıl da verilmiş sadakalar sonucunda o anda salona geçtiğini ve ölümden kurtulduğunu.

Sonra tabi bu düdüklü tencereler de modernleşti, istatistikler, müşteri geri bildirimleri, gelişmiş kalite kontrol süreçleri ile birlikte artık daha güvenilir ve emniyetli hale geldiler. Hatta büyük büyük sistemlere ilham sağlayacak konuma geldiler.

Bu sistemlere ne ad verirseniz verin, kominizm, faşizm, kapitalizm, marksizim, ekmeksizim, hiç farketmez. Hepsi sonuç olarak aynı güdü ile hareket ediyorlar, diğer insanları yönetmek, yönetim erkini elinde tutanlara daha ayrıcalıklı imkanlar sağlamak vs vs vs. Ama aslında bu sistemler ciddi bir de birikim üretiyorlar, sabır taşığı birikimi. Kitleleri mutsuz eden bu sistemler bundan nemalanarak hayatta kalmışlardır yüzyıllardır. Ancak 20.nci yüzyıldan itibaren bunun sürdürülebilir olmadığı gözlenmiştir. Yani 20.nci yüzyılın başında 2 düdük çalışı (biz bunlara birinci ve ikinci dünya savaşları da diyoruz) yeterli olmamış ve düşük teknoloji ile üretilen tencereler maalesef patlamıştır.

Ancak sonra kitlesel güdüleme ve suça ortak etme; yani bir tarafta tüketim çılgınlığı, bir tarafta dava için herşeyden feragat etme çılgınlığı ile 40-50 senelik sorunsuz bir pişirme zamanı yaşanmıştır. 

Sonra tam düdükler çalacakken küresel dizginler bir kez daha hafifçe serbest bırakılmış ve suni üretilen ve neredeyse yoktan varedilen büyük servetlerin bir bölümü "güya" halkın yararına harcanmaya başlanmış ve kitlelerin STK (sivil topluk kuruluşları) ile de güdülenmesi için dernekler, vakıflar, güya bağımsız medya kuruluşlarına para akıtılmaya başlanmıştır. Terazinin diğer tarafında ise dogmalar, sabit fikirler pompanlanmaya başlanılmış, kafatasçı inançlar kendilerine liman arayan bazı kararsızları da kapsayacak şekilde güçlendirilmişlerdir. 

Aslında bu çok kontrollü bir erk kavgasıdır. Yani benim bir sigara üretim firmam olsa ve bunun zararlı olduğu artık sağır sultan tarafından bile duyulmuş bilinmiş olsa yapacağım ilk şey hemen bir STK kurup sigaraya karşı bir savaş başlatmak olur. Sigara içilmeyen alanları kapalı mekanlara koydurtarak önce tamamen yasaklanması engellerim, daha sonra bu kez sigaranın külliyen yasaklanmasını engellemek için  tüm kapalı mekanlarda sigara içilmesini yasaklattırırım ki en azından evlerde ve sokaklarda içilebilmeye devam etsin. Yani sürdürülebilir bir şekilde kesin olarak sonlanacak olarak ticaretimi en az 20 sene daha uzatır ve para kazanmaya devam ederim.

Neden küreyi birden çok düşünmeye başladı insanlar, küresel ısınma, yok karbon salınımı, yok bok, yok püsür. Var mı yok mu tartışması yapmayacağım sadece bu şekilde elde edilmek istenenler aslında küreselleşme ve sürdürülebilir totaliterizmin konusuna giriyor gibi geliyor bana.

Benzer şekilde insanları mutsuz eden tüm küresel ideolojiler de iletişim, silahlı üretimi, enerji, sağlık, yiyecek, finansal sistem gibi stratejik alanları ellerinde tuttukları için rahatlıkla tencerede yemeklerinin tuzu ve biberi olan, demokrasi hareketlerini desteklemekte, özgürlükçü portreleri olan medya kuruluşlarına fonlar aktarmakta, halkın yararına üretilen pekçok projeyi fonlamakta, türü ne olursa olsun dini oluşumları desteklemekte ve gelirlerinin bir bölümünü o gelirleri elde edecekleri kanalları tedavi etmek için kullanmaktadırlar. Yemeğin yanması veya tencerenin patlamasındansa biraz düdük sesi bir zarar vermez nasılsa.

Peki bunlar böyle devam ederse ne olacak sonu? Elbette iyi olmayacak, bir kere insanların yonu bu gidişle özgürlükle pek kesişmeyecek. Yapılan her yapılanmanın durdurulması anlık bir iş ve bir anda şunları yapabilirler erk sahibisi kimseler

-Telekom, medya ve interneti durdurabilirler, şık diye parmak şıklatarak hem de
-Enerji'yi şık diye kesebilirler
-İlaçları şık diye üretimden kaldırabilirler
-Yüksek teknoloji ürünü kitle imha silahlarını şık diye durdurup şık diye işletebilirler
-Haydi stok olduğu için gıdada şık diyemezler ama şıııııııık diyip onu da erişilmez kılabilirler bir süreç içinde
-Finansal sistemin %90'i elektronik işlemler ile %10'u ise fiziki para veya değerli madenlerle sürüyor, kağıt paranın zaten bir değeri yok, elektronik işlemleri şık diye durdurabilirler, değerli madenlerin ise değeri kalmaz zaten alacak birşey kalmazsa. 

Eeee şimdi bu tencerenin kaynamasını karşı koyanlar kendi tencerelerini kaynatmak istiyorlar. Kimse kötü niyetli radikal değişim yapmak istemez; kimi daha özgürlükçü radikal değişim yapmak ister, kimi daha otoriter, kimi idaha dogmatik inançlar yönünde. Ama hepsi insanların kendilerinin istediği şekilde yönetilmesini isterler. Yani bir ortayol asla bulunamaz.

İnsanlar bu tencereyi kaynatmaya devam etmek istediikleri sürece tüm ideoloji savaşları aslında "benim dediğim olsun, ben nemalanayım" savaşından öte olamaz.

Bence tencerenin kaynamasına gerek yok, bu kadar enerji harcamamıza, sürekli olarak tüketim yolunda hayvani açgözlülüğümüzle yol almamıza gerek yok. Hayvanlıktan kurtulamadığımız sürece insancıllık mucizesinin adım adım nasıl yok olduğunu göreceğiz. Evet insancıl olmamız bir mucize ve bizi hayvandan ayıran faktör belki de sadece bir kromozom farkı ile sıradışı bir beyin algısına kavuşmamız olabilir. Ama bu güzelliği tattıktan sonra bunu yoketmek ve insanları genleriyle oynanmış robotlara çevirmek çok yazık olur. Bu olacağına tüm insanlık sisteminin yok olması bile yerküreye daha az zarar verir, zira insanlar yüzünden diğer türlerin pek çoğunun yokolduğu aşikar.

Ne yapacağız? Ne yapacağız? Ne yapacağız?

Basit:
-Tüketme alışkanlıklarımızı gözden geçireceğiz
-Büyük toplumlar halinde değil, küçük topluluklar halinde ornagize yaşayacağız, yönetim erki mahale seviyesine inebilmeli
-Vahşet güdüsü ve açgözlülüğü lanetleyeceğiz, seçilen sperm olmalarına izin vermeyeceğiz maço yaklaşımların
-Sevgiyi en çok talep gören değer haline getireceğiz
-Üç hastalıktan sakınacağız: Sabit fikir, nefret, hırs
-Üç hazineyi koruyacağız: Vicdan, sevgi, yaşama coşkusu
-Vahşi üreme dürtümüzü engelleyeceğiz, bakamayacağımız çocuğu yapmayacağız, çocuğuma iyi gelecek vereceğim diye başkalarının hakkında tecavüz etmeyecegiz.

Korsanlar, barbarlar, hazır bulup yemek için saldırıcılar elbette çıkacaktır, hep çıkmıştır. Burada da Anadolu'lu kolonicilerin başarılarını örnek alacağız, silahlı güç ihtiyacı olmadan nasıl servet dolaşımı yapılır. Üstelik bunu artık daha da iyi değerlendirebiliriz zira bu medeniyetlerin bazıları silahlı saldıganlar yüzünden yokedildi ki artık bunlara karşı çözümün ordular beslemek olmadığını çok iyi biliyoruz.

Basit dediğim şey ne kadar imkansız görünüyor değil mi? Ne kadar gerçeklikten yoksun, ne kadar saçma. Evet böyle düşünenlerin de insanlıktan ne kadar uzaklaşmış oldukları ne kadar acı bir gerçek değil mi? Tüm inançlarını yitirmiş bireyler, tüm istediği hoşuna giden şeyleri ne pahasına olursa olsun yapmak isteyen veya kendi inancını başkalarına kabul ettirmek için elinden geleni yapan bireyler.

Ama unutmayın bizim düdüğe de düdüklü tencereye de ihtiyacımız yok. Bizim sadece insancıllığa ihtiyacımız var.

Yarın yok ki...


Geri Dön ----- Mesaj Gönder