İz bırakan bir seyir macerası


Mekan : Harbiye Açık Hava Tiyatrosu ( o zaman adı buydu)
Beraberimdekiler: Pek hatırlayamadığım dönemsel arkadaşlar ve bir şişe Captain Morgan Black Label rom
Etkinlik türü: Inti İllimani Konseri


Günü, zamanı çok iyi hatırlamıyorum. Ama hayatımda beni en çok etkileyen etkinlik olduğunu hatırlıyorum (hayal meyal aslında... Zira çok sarhoştum)

Konser başında zaten sarhoş olmaya yakındım, hatta çakır keyif bile denilebilir. Ne izlemeye gittiğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Sadece X bir sanat etkinliğine gittiğimi düşünüyordum. En büyük kaygımsa çantamdaki bir şişe içkiyi içeri sokarken bir sorun yaşamaktı.

Oturma yeri olarak oldukça önde bir yer bulabildiğimizi hatırlıyorum. Işıklar kararmaya başladığında ise Rom şişesi de elden ele dolaşarak çoktan yarılanmıştı.

Derken sahneye birçok akustik çalgılı orta yaşlı müzisyenlerden oluşan Inti Illimani çıktı. Şilili siyasi yönü olan bir grup olduğunu ve hayatlarının önemli bir bölümünü sürgünde geçirdiklerini bilmek dışında pek de bir bilgim yoktu. 

Selam verip çalmaya başladıklarında ise birden herşey ama herşey değişti. AND dağlarının müziğini yapıyorlardı ve ben AND dağlarındaki bir dağ keçisiydim artık. Mekan artık Harbiye veya Türkiye değildi. 

Kah yanımdaki bir arkadaşın dizine başımı koyup ağlıyor, kah -tamamen apolitik daha doğrusu politik olmayı aptallık olan düşünen yapıma rağmen- tüm izleyicilerle birlikte bağırarak söylenen marşlara eşlik etmeye çalışıyordum. 

Bir anda sanat etkiliği izleme durum tamamen yok oldu. Sanki tüm hayatım boyunca bu konseri izliyordum. Tüm hayatımı o pan flütlerin sesiyle büyülenerek geçirmiştim/ geçiriyordum.

Bir dağ keçisiydim And dağlarının müziğinde, Akdenizin dağlarında gezen. 

Bir dağ keçisiyim ben
Şiir nedir bilmeyen
Akdenizin şiir olduğunu bilmeyen

Bir dağ keçisiyim
Gökyüzüne daha yakın tüm insanlardan
Göksel tanrıların hiçbirisini bilmeyen

Bir dağ keçisiyim
Rüzgarın sesini en iyi duyan güneşin altında
Rüzgarın kokusundaki geçmişi hiç bilmeyen

Bir dağ keçisiyim ben
Tekmil insanların korktuğu boynuzlarından
İnsanlardan daha özgür olduğunu bilmeyen Akdeniz'in kıyısında

Sonu olmayan bir konserdi bu -keşke içkinin de öyle olsaydı ama o çoktan bitmişti-. Konser ne zaman bitti, ben sonra ne yaptım, hiç bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki o müzik beni büyülemişti. Bu rüzgarın sesiydi. Bu seste aşk vardı, bu seste hüzün vardı, bu seste insanca olan herşey vardı.

Sonuç olarak Inti Illimani müziği benim için çok özel ve önemli. Bu adamların kim oldukları, ne söyledikleri, neyi temsil ettikleri umurumda bile değil. Önemli olan, bu adamlar benim müziğimi yapıyorlar.

*Bu sesi ilk duyduğumda 1990’da Side Apollanic Cafe’de , uçsuz bucaksız Akdeniz’i büyülenmiş gibi seyrediyordum. Ve aşıktım. Konserde duyduğum sesin o ses olduğunu bilmiyordum ama ayrıca böyle bir anısı da vardı.


Geri Dön ----- Mesaj Gönder