Yaratmak veya yaratmaya çabalamak


Varlığımızın farkına varmak için
Yaratmak gerekiyor mu gerçekten
Yok etmek gerekiyor mu gerçekten


Düşünmek, yaratmak, üretmek, güzelleştirmek ya da itaat etmek, yok etmek, yıkmak arasında gidip gelen insanoğlu için gelecekten umutlar beslemek mümkün mü sizce? Ya üreten yaratanlara ne demeli? Sanat dergilerini şöyle bir karıştırıyorsun, dedikodu dergilerini aratmayacak laf atmalar, karalamalar, kirli çamaşır sergileri. Nedir mevzu, neyi paylaşamıyorlar, bilinmez.

Hayvani içgüdülerle yaşayan, incelikten ve İNSANLIK'TAN yoksun insanlar mı olduk hepimiz? Savaşlar, yönetim erkini paylaşmaktan bahseden ünlü ve güzide vakıf yöneticileri, ardan hayadan bahseden ama bunu tanımlayamayan arsız ve hayasızlar. Bunların hepsi bu toplumun içinde mevcut değil mi?

Ben daha mı farklıyım? Ben de ekmeğimin peşinde koşarken türlü şaklabanlıklar, dalkavukluklar, sineye çekip suskunluklar yapmıyor muyum? Elbette evet. Ekmek parası en güzel savunmamız zaten, hayatın devamı için toplumda bir çabamız olmalı ki nemalanalım, biz ve ailemiz hayatımızı sürdürebilelim.

Ama tahammül edilmez yozluk, yararsızlık, zararsızlık, kararsızlık üzmesin mi bizi yani? Elbette ki üzecek ve elbette ki kanımızı donduracak. Öte yandan elbette ki bizi de içine alacak ve dünya nimetlerine olan zaafımızı sömürecek. Sömürüyor da. Sömürtüyoruz da. Ama bunları bu kadar kolay kabul edememek de yadırganacak bir tutum olmamalı. Yine de ekmeğim peşinde en iyiyi yapmaya çabalamak galiba en kolayı. Başarın sana ek konfor alanları olarak yansıyor, başarın sana ek tüketim imkanları olarak yansıyor. Hiç değilse hem huzursuz, hem parasız olmuyorsun.

Sanatla ilgilenmek belki en kolay kaçışlardan birisi. Uzağında olurken sıradanlıkların, yaratılan güzellik -veya çirkinlik- ile farklı boyutlara seyahat çok daha keyifli. Keşfedişler ne kadar önemli, tartışılır. Ama bu keşfedişler insanın hayat yolculuğundaki şaşırtıcı duraklar değil mi sonuçta?

Bu sitenin ön yazısında özetle diyorduk ki "hayatınıza yeni boyutlar kaymak gibi bir hedefimiz yok" ama elimde değil. Görüyorum ve üzülüyorum, sevdiklerimin, etrafımdaki güzel insanların, yozluk ve sıradanlık denizine akan, zaman ırmağının içinde, atadan kalma hırslar ve atadan kalma korkularla, çabalamadan, sadece su üzerinde kalmaya çalıştıklarını gördükçe.

Bir klan oluşturmak isterdim hep, şehirden uzakta veya şehirin tam içinde ama salt sevdiğim insanlar ve onların sevdikleri insanları içeren, sorunları karşılıklı güven ve saygı ile aşan. Olmadı. Zaten olmazdı da. İnsanlar asla hayatın sahte sunuşlarını tehlikeye atmaktan kurtulamıyorlar. Sevdiklerimle yaptığım her aktivite bir kazanç. Öte yandan, illa bir klan içinde olmak gerekmiyor. Ama zamanın ırmağında onların çaresiz akışlarını gözlemlemek ve aslında o ırmakta kendimin de -kıyıya biraz daha yakın da olsa- sürüklenişini algılamak o kadar üzücü ki.

Birşey yaratmak gerekli mi peki? Ya da birşey yaratmayan birey veya toplum gereksiz mi yaşam için? Bilemiyorum. Ben kendi adıma birşeyler yaratmakla, birşeyler üretmekle ilgileniyorum ama bu dünyaya, bu yoz ve yok olmaya mahkum dünyaya bir çocuk getirmeyi düşünmüyorum mesela. Kurduğum küçük hayalleri paylaşacak insanlara, kurduğum basit cümlelerle duygularımı aktarmayı bir yaratım sürecinde algılarsanız, sadece bu basit üretimlerle ilgileniyorum. İşimi iyi yapıp ekmek paramı kazanmak da bir üretim belki ama ben bunu sadece hayatta kalmak için yapıyorum, hem "madem yapıyorum, iyi yapmalıyım" diyerek yapıyorum, ama hayatta kalmak ile hayatıma anlam katmak kavramları karıştırılmamalı.

Peki ben etkilenmiyor muyum bu baştan çıkarıcı sunuşlarıyla, bahsettiğim bu yoz dünyanın. Elbette ve kesinlikle "EVET" ama tek başına nasıl direnebilirsin ki? Tek başına olmamak gerekli mi peki? Elbette ve kesinlikle "EVET". Tüm insanlar yalnız olmamaya cesaret edemedikleri için zaten saçma ittifaklar, garip evlilikler, abes aile durumları ile iştigal ediyorlar. İtaat etmek beraberinde korunmayı, düşünmemek beraberinde mutsuzluğu farketmemeyi getiriyor, sağlıyor. Ama dostları olan, gerçekten dostları olan insanlar, farkına varsalar da acılar çekseler de dostlarının acılarıyla hüzünlenseler de en azında bu dünyaya düşünerek ve İNSANCA karşı koyabilecek düşünsel enerjiyi kendilerinde bulabiliyorlar.

Bu galiba çok kasvetli bir yazı oldu. Bazen böyle de oluyor elbette. Kalbimizin keyif ve sevinç çığlıkları, aklımızın farkedişlerinin requem'lerinin yanında sus pus oluyorlar. Hüzün zamana hakim oluyor, hüzün an'a ve yaşattıklarına hakim oluyor.


Gördüğüm iki zayıf insan sahnede
İki yorgun ve bitkin insan
Gidecekleri yeri bilemeden
Gidecekleri zamanı bilemeden
Kimi zaman korkuyla yere yapışarak
Kimi zaman korkuyla yerden sıçrayarak
Ama hep aynı sahneyi paylaşarak
Yaşamaya çalışan iki sıradan insan

Neden korkarlar bilinmez
Neden yaşarlar bilinmez
Belki doğa ana emrettiği için
Belki toplum baba emrettiği için
Ama hep korkarlar birşeylerden
Hep de çabalarlar birşeylere ulaşmak için

Güzel gelecek geldiğinde ne olacak ki
Bugünleri ellerinden gidiyor sessizce

Bugünleri olmadan
    gelecekleri de olmayacak ki
        güzel ve umut dolu gelecekleri olmayacak ki


Geri Dön ----- Mesaj Gönder